48. Altın Portakal Film Festivali bu akşam ( 08 . Ekim . 2011) başlıyor .
Teması : '' Ve Kadın Dünyaya Dokuldu '' . Festival kapsamında '' 1. Antalya Kadın Zirvesi '' 13 Ekim ' de Antalya Dedeman Otel ' de gerçekleşecek . Zirvede '' Kadına yönelik Şiddet '' konusu ele alınacak ; kadının Sinema'daki yeri ve toplumsal hayatta karşılaştığı zorluklar tartışılacak .
Onbir kadının jüri üyeliği yapacağı heyette başkanlığını Müjde Ar ' ın üstlenmiş .
Sinema ile alakalı duygularım öylesine coşkundur ki, bazan ifade edecek sözcük bulamam. Sinema '' Hayatın sanki sonsuz Virgülleri , Toplumunsa aynasıdır .Nokta '' .Sinema en gerçek yansımadır ...
* * * * * * *
Galiba ALTI yaşındaydım.
İzmir de teyzemler de kalıyorduk . Oturdukları
yer pek zengin bir muhit değil di . Bahçe içinde küçücük şirin
evleri ve çok renkli komşuları vardı...
Burda
olmak çok hoşuma gidiyordu . Çünki teyzem ve eniştemin çocukları olmamıştı .
Özellikle eniştem kardesim ve benim akla hayale gelmedik her türlü
yaramazlığımızı tatlı bir tebessüm ile karşılıyordu . Eeee bir çocuk
için de yaramazlık yapma özgürlüğünden daha büyük bir özgürlük olabilir mi ?
Hatta o devasa cüsseli enistem o
naif romantik ablami ayrica ruhunda agarliyor – onore ediyordu ….Cunki egitim
gonllusu bu iri yari adam neye gonullu oldugunu bile sorgulamiycak kadar
GONULDEN – ICTEN – MUHTESEMDI ….
Simdi dusunuyorum da ; cüssesi ile bu
kadar tezat kac kisi var diye ???Onurla gulumsuyorum …..Atatürk orta boyun
nerdeyse altında imiş , C.Chaplin resmen kısa boylu , Edison nerdeyse cüce imiş
….
Özellikle
yazları o mahallenin ahengini hala özlerim . Akşam üzerleri o kızgın güneş
çekildiğin de , kadınların hemen hepsi kapı önünde otururlar . Sanırım
bu Rumlar dan kalma hoş bir alışkanlık . En çok konuşulan konu da ''
yazlık sinemada ki filmler '' olurdu . Çünki tam o sırada BONCUK geçerdi.
BONCUK
; o semtin meşhur Çamlık sinemasında , gece gösterilecek filmi sempatik
uslubuyla tanıtan palyaçodan başkası değil di.
Süslü
ama eski bir kamyonetin arkasında , bangır bangır müzik eşliğinde Boncuk elinde
çanla dans ederdi . Arada müzik kısılıp megafonla yine Boncuk avazı çıktığı
kadar ; O gece oynuyacak filmi mahalleliye duyururdu...
Özellikle
AVARE yi sunuşu çok hoştu . Filmin o meşhur müziği sokaktakilere dans bile
ettirirdi.....
Biz
Boncuğun ardından taaa aşa mahallleye dek koşardık . Sonra da geri gelirdik .
Çünki aşa mahalleden sonra ki bölge annem tarafından STRATEJİK BÖLGE
ilan edilmişti . Ve bize yasaktı .
Yan komşumuz KİCA
Teyze , teyzeme : '' hadi Neziha Abla bu akşam bizimkilerden izin alalımda bu
filme gidelim . Aynur lar gitmiş , öyle güzel öööööööyle güzelmiş ki AĞLAYA
AĞLAYA gözleri şişmiş '' derdi …
Bu
konuşmalar esnasında eniştem içinde mutlaka karpuz ve kardesimle beni
ilgilendiren bişeylerin olduğu filesiyle köşe başında belirirdi .
İşte o an önde
biz , arkada teyzem ve ablam ( nezaketiyle kosuyormus gibi yapip )
yüz metre koşusu başlardı . Tabiki koşunun galibi ben olurdum . Çünki teyzem
beni geçemiycek kadar şişman , kardesim genel de bronsitli , ablamsa
öylesi bir yarışta bile kendini Hülya Koçyiğit le özdeşleştirmişti .
Neyse bu yorucu
yarışın ardından yaklaşık bir saat sonra bahçede , bu gün bile tadına
doyamadığım o güzel akşam yemeklerinden biri daha yenilirdi
Yemeğin
ardından eniştemden sinemaya gitme izni almak için teyzem ; enişteme bir kadeh
daha rakı doldurur buna karşılık bizde sinema iznini almış olurduk .
Zaten o
arada da Kica Teyzeler bizim kapının önünde biterlerdi . Hep birlikte üst
mahalledeki yazlık sinemaya gitmek için mücadele başlardı . Çünki bu büyülü
mekana ulaşmak için dik ve uzun merdivenleri tırmanmak gerekiyordu . Nefes
nefese biletlerimizi alıp çarpuk çurpuk tahta sandalyelerden bir sıraya
otururduk . Gazozcular , çekirdekçiler ( çiğdemciler ) , kaynamış
mısırcıların naralarına kadın ve çocuk seseleri karışırdı .
Fonda sonuna dek
açılmış , günün en acılı arabesk şarkısı çalardı . Arka sıralardaki
delikanlılar ( Adnan , Aydoğan , Yavuz , Mehmet abi ) bacaklarının arasindaki
kirec tenekelerine aldirmadan bu şarkılara eşlik ederler ve aşık
oldukları kızların bakışlarını yakalamaya çalışırlardı .
Bu mekanı buram buram boğan bir koku vardı
. Dünyanın en güzel parfümlerinden de muhtesem kokan etraftaki İĞDE
Ağaçlarının kokusu ….
Nihayet film başlar ,
herkes pür dikkat perdeye yönelirdi . Ama filmin hep anneme göre en heyecanlı
yerinde ya benim ya ablamın tuvalete gitmesi gerekirdi . Annem buna
çokkkkk sinirlenirdi . Hoş filmin neresi olursa olsun anneme göre
hep en heyecanlı yeriydi . Öpüşme sahnesi bile..Çok iyi niyetli olmama ragmen
bir türlü o önemsiz sahneyi ayarlıyamamıştım . Neyse....
Sonra da
sade gazoz içmek için mücadele başlardı . Ben HUZUR istiyorum diye
mızmızlandıkça ; annemin gözü perde de '' bende huzur istiyorum ,
bende huzur istiyorum '' derdi . Elbette bana ve tabii sayemde ablama HUZUR
marka gazoz alınır bende o dehşet çenemi kapardım .
Daha
sonra kadınların gözleri dolmaya başlar , bense hemen ağlamaya hazırlanırdım .
Annem ağlamaya başlayınca ben annemden daha çok ağlardım...Annem filmde olan
bitene , bense annem ağlıyor diye ağlardım .
Çünki annemin , teyzemin ve
sevdiklerimin ağlaması bana hep dokunur..........................
Film biter ……..
Mahalleli eve dogruuuuu
:
Etrafta duvarlara slogan
yazan ağabeylere o kadar da aldırmadan (hepsi tanidikti mesela biri - sinemada
daha az once arka sıradan Serpil Ablaya ‘’
beni boyle sev seveceksen’’ sarkisini böğüre böğüre soyleyen Mihriye
teyzenin YAVUZ abi idi ) .
Yıllarrr sonra duygum ki
Serpil abla 1980 den beri hala onu beklermiş….Ustelik YAVUZ ağabeynin Nerde
oldugunu da kimse bilmezmis…….
Pırıl pırıl bu yaz gecsinde ; Yol
boyunca konuşulan filmin ne harika olduğu idi . Ben buna pek anlam veremezdim
! İnsanı hüngür hüngür ağlatan bişey nasıl olurda HARİKA olurdu ???
Hepimizin
çocukluğun da hatırlasakta hatırlamasakta ; hayatımıza yön verecek kadar bizi
etkiliyen olaylar olmuştur . Aradan yıllar geçti . Ve ben
akademik eğitimimi Güzel Sanatlar Fakültesi SİNEMA Bölümün de tamamladım .
Galiba çocukken o perde beni öylesine büyülemişti ki : Yüksek Öğrenimim de aynı
keyif ve coşkuyla geçti .
O benim ilk aşkım ! İlk gözgöze geldiğim
sevgilim . Sonra aynı heyecanı yaklamak için denemekten yorulmadığım HEYECANIM
!
Oysa
TÜRK SİNEMASI ve SORUNLARI deniyor . Bu beni yaralıyor . Sorunsuz aşk olurmu ?
Evet
haksız değiller . Finans sorunu ; teknik sorunu , prodüksiyon açısından her
türlü sorunu ardından getiriyor .
Ancak
unutulmasın ki : Sinema da ANLAM ve ANLATIM diye çok önemli iki olgu var .
Anlatım : '' Sinemanın o bildik görsel dilini en iyi şekilde kullanmak '' Anlamsa
: '' Anlatılan şey yani Mesaj '' bana kalırsa geçmişte kitleleri peşinden
sürükleyip başarılı olan 7. sanat , günümüzde tartışılıyorsa sorun ANLAM ve
ANLATIM !
Çünki ne kadar BASİT olursanız o
kadar kolay anlaşılırsınız . Burda kastettiğim basitlik , naiflikle ve
samimiyetle dogru orantılıdır.
Demek ki sinemanın
mesajında ve dilinde bir KARMAŞA var . Elbettte yaşamın ta kendisini malzeme
alan bu sanat , kargaşaya dönüşür ! Çünki yaşam gitgide sadeliğini
yitirmekte !
Ama
ben yine de ümitsiz değilim . Yavaş yavaş firmalar ; sinemanın dilini tam bir
ticari amaçla kullanan reklam filmleri yerine uzun metraj filmlere finansör
olmaya başladı . ( yada ben hayal görüyorum ) Elbette reklam
yaşamsal bir gerçek , akılda kalmak için en önemli harekettir .
Sacha
Guirty : '' Tanrı da reklama inanır . Çünki bütün kiliselere çan koymuştur . ''
der...
Bana
kalırsa firmalar büyük bir alana yayılmak için sinema filmlerine
daha da destek olmalılar . Hem böylece evrensel bir boyut kazanırlar . Çünki
sanat EVRENSELDİR !
Türk
sinemasına da , farkında olmadan katkıda bulunurlar .
Kimbilir
? Bakarsınız finansını üstlendiğiniz film OSKAR ÖDÜLÜ almış... Ve hatta
sinemamız ülkemizin adıyla anılan bir ekol olmuş… Aynen Macar , Polonya ,
İtalya sineması gibi .. ‘’ TÜRK SİNEMASI ‘’ ! Kulaga bile
ne hos geliyor degil mi ? Olmaz diye bişey yok !
Demokraside
dahi çareler tükeniyor . Ama Sanatta ne ÜMİT nede ÇARE asla tükenemez ! Benim
ona duygularım :
‘’ gorununen kosullarımız hele o
donem de iptidai olsada egıtımımız sırasında aldıgımız ve dunya
ulkelerıne kök söktürecek gücteki MESLEK RUHU ile ‘’
sonsuza dek devam edecek …
ÇÜNKİ
HAYAT ve AŞK DEVAM EDİYOR....VE EDECEK......
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder