21 Mayıs 2014 Çarşamba



                          ALİ ŞEN VE ''İMAM'' MESELESİ




          Ali Şen Fenerbahçe'nin efsane başkanı, ve bana göre ülkenin birçok alanda fenomen olmuş ismidir. Dün hayatta en acı olabilecek bir olay yaşadı. Henüz 17 yaşındaki torunu Alp Ali Şen'i elim bir trafik kazası sonucu toprağa verdi. Acıyla ayakta durmakta güçlük geçen Ali Şen , tavrıyla ailenin başına geçmiş toparlayıcı, sahiplenici ''BABA''idi. 
      İnsan böyle acılarda sığınacağı bir kucak, dayanacağı bir omuz arar.İşte Ali Şen hem çok acı çekiyor, hem de evladını kaybetmiş Adnan, Begüm Şen'i kanatları altına almaya çalışıyordu. Onun bu sahiplenici ATAERKİL şevkati Fenerbahçe Klubüne de yansıdığını sanırım bilmeyen yoktur. 
     Çıkışlarıyla O'nu Hulusi Kentmen'e benzetirim. Şevkatli, ilgili, modern, değerleri olan, kalbi pamuk ama gayet otoriter...
      Torununun cenaze namazında imama verdiği tepkide gayet insaniydi. Ülkedeki tüm imamlarca, her cenazede adeta ''ezberlenmiş''o uzunnn ve aynı konuşma yapılmakta... 
     Daha geçen gün katıldığım Soma'daki Maden Şehidi cenazesinde de bu konuşma aynen aktarıldı. Oysa günlerdir enkazdan çıkarılmasını beklerken acıyla kahrolmuş cenaze sahiplerinin bu konuşmayı dinleyecek halleri kalmamıştı. 
     Üstelik imam konuşurken,yine acıyla şuurunu kaybetmiş insanlar, adeta dua okunuyor gibi avuçlarını açıyor! Çünkü canı yanıyor, çünkü duada eksik bişey yapma endişesi taşıyor, çünkü güç almak için AMİN demeye sığınıyor. Otomatiğe bağlanmışcasına imamın her cümlesinde amin diyor insanlar haklı olarak. Anadolu'yu yurt yapanlarınnnnn diyen imamam, aminnnnnnn diye tamamlayan cenaze cemaatını komik duruma düşürmeye kimsenin hakkı yok! Lütfen! Günlerdir Maden kapısında işkence gibi acı çekmiş insanların kafasına girermi sanıyorsunuz? Hakikaten masal anlatmayın! O sırada içi yanan yakınlara teselli sadece dualar olabilir.Gerçekten MASAL dinlemeye kimsenin gücü yok!
      Böyle konuşmaları vefat eden kisinin yakınları yapmalı ardından. Elbette kendinde güc bulabiliryorsa, bir anısını o an ki duygusunu paylaşmalı. Kisiyle ilgili hiçbir fikri olmayan imamlar asla asla değil!!!
       Acının EZBER metni olurmu? Ölüm acısı ezberlenmiş bir metin olabilir mi? İnsan doğasına, psikolojisine aykırı! Ölümü rutine bağlamak değil de bu ne?
    Alp Ali Şen henüz 17 yaşında, tarih dersin de bile o konulara gelmemiş bir çocuk.Tuhaf olan Malazgit, Osmanlı vs vs ne alaka? 
    Her cenaze sahibi gibi içi yanarak, aynı duygularla ellerini açmış dua bekleyen Ali Şen'in BABA duygusuyla içeriğe hakimiyeti muhteşemdi. 
    Bu tavır önemli bir konuyu gündeme getirmeli.İmamları cenazelerin özelliklerine göre konuşabilme insiyatinde seçmeli. Bu yönde eğitim ve donanım sahibi olmalı. Aksi halde, Ali Şen'in müdahalesiyle kalakalıp, lafı toparlayaman imamın hali de feciydi!
     Ali Şen'in imam takıntısı olmadığını, dini vecibeleriniyerine getirdiğini düşünüyorum. Mesela,Bayram Namazlarını kıldığını gayet iyi biliyorum. Hatta : '' Dalaman İlçesi Kapıkargın Köyü’ndeki görevinden farklı giyim tarzı ve motosiklet tutkusu nedeniyle gördüğü baskılar nedeniyle istifa etmek zorunda kalan imam Tarık Balkı,tekrar mesleğine dönmüştü. Yalıkavak Beldesi’ndeki Yemiş Camisi’ne atanan imam Balkı, burada ilk bayram namazını da kıldırdı. Balkı’yı ilk kutlayan kimdi anımsıyormusunuz?  Bayram namazına gelen Fenerbahçe Spor Kulübü eski başkanlarından işadamı Ali Şen!!!''
     Ali Şen'in imamlarla meselesi var gibi düşünenlere 2011 deki bu olaya dikkatlerini çekmek isterim...
     Bugün, olayla ilgili medya da çıkan başlıklara bakınca PES dedim! '' Ali Şen'den imam fırça!, Ali Şen imamı azarladı!, Ali şen imama bağırdı!'' vs vs.Ali Şen dahil hepimiz için söylüyorum. İmama yaklaşım üzerinden adeta iman sorgulamak değil de ne bu???
     Ne diyeyim ? Allah müstahakınızı versin ...PES!PES dogrusu!
     En başta söylenecek de, en son da söylenecekte tek söz: Allah, başta anne Begüm ( Tanık ) Şen ve tüm aileye sabırlar versin. NOKTA!


NOT: Ali Şen'in imama tepkisi : http://spor.haberler.com/ali-sen-imamin-sozlerini-uzatmasina-tepki-6051319-haberi/
   

 

20 Mayıs 2014 Salı



                                              AYŞE ARMAN'A YAPILAN NEDİR ???


    


            Heytttttttttttttttttttttttttttttttt !!!! Dayanamıyacağım !!!! Bu ne be Ayşe Arman'a linç falan mı? Soma 'ya ben de gittim. Elimde iki çanta olmasın diye Paris'ten aldığım el yapımı bordo rengi Ipad çantası, Armani siyah bir pantalon, yine Paris'ten siyah bir butik gömlek, jean mont, ayağımda İtalyan botlarla....
         Hala o lanet enkazdan çıkarılamayan işçiler vardı. Yakınlarıyla birlikte merak ettim, umut ettim, dua ettim. Gece dönebilirdim. Ama daha o gün hamile oldugunu ögrenen Berna'nın en azından yanında olayım istedim. Dönmedim. Dönemedim!!! O gece çıkarılan 8 madenciden biri oldu Berna'nın kocası Tolga. Ertesi gün cenazesine katılmak icin orada kaldım. 
        Bir madencinin torpiliyle ancak buldugumuz, Kınık'ta alaturka wc nin taharat musluguna takılan hortumla dus icat edilmis otelde . Hem de yorgunluk ve üsümekten kömür kokusu sinmis yorgana aslanlar gibi sarılarak!!!
        Birebir yaşadığım için söylüyorum. Oradaki insanlara çanta manta görecek durumda değil! Bu saçmalık sektördeki kıskançların '' ALGIDA SEÇİLİĞİ'' ... Algısı böyle isleyenin insanlıgı ne durumdadır acaba???
      Bir KADININ başarısını, canlı canlı yaşayaışını alkışlayacaklarına, saçma sapan eleştirenlere YUH olsun!Eziksiniz oğlummmmmmmmmmmmm .........
      Ve Soma daki insanlar olayın üstünün örtülmemesi için  en ses getiren haberlerin yapılmasını istiyor, diliyor. Ve Ayşe ses getiren haberi dibine kadar yapıyor. Kadına şiddet öykülerinde kaçınız birebir ''O''kadınlara dokundunuz? Kacınız evladını kaybetmis ŞEHİT anasıyla birebir temasa girdiniz? Heyyyy heyyyyyyy !!!!!!!!
       Ne olmuş yani Prada çantası, boynunda kolyesi varsa? Kafasında beyin, göğsünde de kalbi var. Sizin neyiniz var? Ayrıca insanların yaşam biçimleri, tipleri belirliyorsa mevzuyu bakın size bir sır.
      İsmini vermeyecegim bir köyde 20 yasında dul kalmıs genc kadını kimseye gostermiyorlardı. Elimdeki görüntü cihazını bırakarak ancak dipeteki odaya rica edip, ancak KADIN oldugum icin girebildim. Girdim kiiiiiii yapıştım kaldım!!!! Hayatımda bu kadar büyüleyici bir güzellik görmedimmmmmm !!!! İnanılmaz gözler, inanılmaz bir yüz, boy pos muhtesem bir genc hanımdı. O acı, hüzünün arkasında acayip güzel bir genc kadın. Izdırapla buğulu gözleri....Gostermemelerine hak verdim. 
      Bu gencecik kadın inanılmaz acı çekiyordu. Kocasına aşkına doyamamıs. Henüz hayatı sorgulayacak yaşta bile değildi. Kasabanın çarşısında bir gözgöze gelmekle başlayan aşkını toprağa gömmenin şaşkınlığındaydı. Ve çarşıda karşılaşmayı anlatırken hala gülümsüyecek kadar AŞKI devam ediyordu....
       Ertesi gün bir anda bombos kalan, 301 kisiye mezar olan bölgeye yine gittim. Madenin üzerinde bulutlar adeta THE END yazıyordu. Ağlamaktan balon olmuş gözlerimi göstermemek için sürekli Ray-Ban gözlüklerimi taktım! Zira insanlara '' sizden daha üzgünüm'' havası vermek haddim bile değildi!!!!!!!!!!!
       Buan o soguktan dudaklarım catlak, 2 gundur ateşler içindeyim. Ve hala kulagımdan hiç çıkarmadığım annemin hediyesi tek taş küpelerim ve boynumda el yapımı D harfi kolyem...
       Kısaca saçmalamayın!!!!!!!!!!!!!!
       

19 Mayıs 2014 Pazartesi





                     KESKİN NİŞANCI ''TOMA'' İNSANLARIN APIŞ ARASINDA....




       İzmir'de Soma protestoları sürerken yakınlarıyla eğlenmeye giden 10 yaşındaki çocuğun gözaltına alınmak istemesi çok tepki çekmişti. Polisin tavrı karşısında çocuğun ağladığı ve altını ıslattığı görülmüştü. İzmir Valiliği'nden açıklama yapıldı. ''Çocuğun 10 değil 13 yaşında olduğu, zarar görmesin diye eylem yapanların arasından uzaklaştırılmaya çalışıldığı ve üzerindeki ıslaklığın da TOMA'nın sıktığı sudan kaynaklandığı iddia edildi.''

      Çocuğun sadece apış arasının ıslak olup, diğer yerlerinin kuruluğunu görünce şaşkınlık, hatta dehşet içindeyim. Acaba TOMA cılar bu kadar keskin nişancı olabilir mi?  Yada valilik açıklamasındaki ''çocuğu koruma amaçlı ŞEVKAT'' ne kadar inandırıcı? 

18 Mayıs 2014 Pazar

SOMA'DA ACI ACIYI DAĞLIYOR…………………

                       SOMA'DA ACI ACIYI DAĞLIYOR…………………

      
                               Soma'da Maden işçileri Şehitliği .....
     
Kardeşe ağıt!! Tuba ( Özcan) Bilim ve Seval Özcan 
                     Ve işte o birbirinden acı öykülerden sadece biri …

      BABA OLACAĞINI BİLE ÖĞRENEMEDİ ...
   

         
          Henüz 23 yaşındaydı Tolga Özcan...
       Soma'da meydana gelen faciada yaşamını yitiren maden işçilerinden sadece biri... Asıl mesleği doğal gaz tesisatçılığı olmasına rağmen askerden gelince, babasının emekli olduğu maden de işe başlamış. Bu sıralarda tanımışlar Berna'yla, aşık olmuşlar. üç ay sonrasında evlenmeye karar vermişler. Sadece yedi ay önce de evlenme hayallerini gerçekleştirmişler. 
      Berna ve Tolga'nın "bir ömür boyu mutlu olmayı" dileyerek kurduklarını yuvaya 13 Mayıs'ta düştü, Soma kömürünün yaktığı ateş.
      Izdırap dolu günler bundan sonra başladı Özcan ailesi için... Önce umut hakimdi, yavaş yavaş umudun yerini hüzün aldı. Facianın yaşandığı madende mahsur kalan Tolga'dan en ufak bir haber alabilmek için Berna ve Tolga'nın ailesi birlikte madenin önünde günlerdir bekliyorlardı.   
         Bekleyişin dördüncü günü, Berna daha fazla  dayanamayarak fenalaştı. Müdahale eden sağlık ekipleri, ona "müjdeli" bir haber verdi. Berna hamileydi. Şaşırdı Berna, utandı da ailede kendisine çok yakın olan kadınlarla bile fısıldayarak paylaşabildi. 


  
     Çocuk sevgisini Facebook profilin de  yeğeniyle onlarca fotoğrafıyla gösteren Tolga, baba olacaktı... Ailesiyle beklemeye devam etti Berna, doğacak çocuğunun babasını... Aynı gün de mahsur kaldığı madenden çıkarıldı Tolga... 16 Mayıs akşamında madenden çıkartılan 8 cansız maden işçisinden biri olarak...
      Sabahın erken saatlerinde Akhisar'a gitti, acılı aile. Tolga'nın cansız bedenini DNA testi sayesinde teşhis edip ardından da teslim aldılar. Ve Soma'ya, Madenciler Şehitliği'ne defnettiler. Orada tanıştık,kendilerine başsağlığı dilerken... Tolga'nın annesi, babası ve akrabaları ağlamaktan konuşamadılar bile...
Anne: Fatma Özcan'ın gyürek yakan özyaşları....


     Evlatlarını, kardeşlerini, çok sevdiği yeğenlerini, doğmamış çocuğun babasını yitirmiş bir aile... Geri verilebilirmiydi ki Tolga ??? Yine de "Şimdi ne olacak, ne diliyorsunuz" diye ürkerek sordum. 


    Ve tüm MADEN ŞEHİT’i yakınları gibi onlarda aynı şeyi diledi , "İsyan ediyoruz!!!" diyerek başladılar. "Neredeyse ailemizin bütün erkekleri madenci. Aynı madende çalışıyorlardı. Onların hala daha hayatta olmalarının tek sebebi ise gece vardiyasında çalışıyor olmaları. Ülkemiz hatta tüm dünya insanlarının madencilere olan hassasiyetleri sonuna kadar devam etsin. Alınan tedbirler yetersiz!!! Olayın üstü kapatılmaya çalışılmasın! Suçlular en ağır şekilde cezalandırılsın! Bu ve benzeri olayların asla tekrar yaşanmaması için, üstünün kapatılmasına engel olunmasını özellikle basın ve medyadan istiyoruz!!!" dediler.
     Herşey o kadar hızlı ve acıydı ki; ancak  dün gece internette Cüneyt Özdemir’in gözyaşlarını tutamadığı programın kaydını izledim. 
   Hastane bahçesin de iki madencinin gencecik  eşiyleriye ropörtaj yapıyordu. Biri üç buçuk aylık hamile olduğunu söyleyince C.Özdemir onu oturttu, özen gösterdi. Diğeri ise BERNA idi. O an henüz hamile olduğunu bile bilmiyordu. Olayı birebir yaşayıp, şimdi o videoyu tekrar izlerken,boğazım düğüm düğüm. 
HENÜZ  PLASENTASI BİLE OLUŞMAMIŞ YETİMİN HİKAYESİ  YÜREK DAĞLAR…