İŞTE CESUR KADININ ‘’ STAND_UP’’ GÖSTERİSİ
Geçen yıl Zorlu Center'a koşa koşa giderek gösteriyi izlemiştim...
Nilgün Yerli'nin yaptığı işi hem merak edip hem de çokkkkk desteklediğim
için. Epeydir kafama takıyordum, neden kadın Stand-Up sanatçımız yok diye. Hıııı
tabii sanatın cinsiyeti olmaz ama, ‘’dişi’’ olan da başka güzel gelir insana…
O gösteri sonrası aklımda kalan çok şeyle birlikte, ilk duygum ''Ben bu
kadınla mutlaka tanışacağım''dı...
TEK KİŞİLİK MASAL
Aradan aylarrrrrrrrrrr geçti. Ve inanılmaz güzel tesadüfle, Ege’de harika bir tatilde rastlaştık. Denize ayaklarımızı sallayarak, o gece işte bu dolunayı
karşıladık.
Zaten etkilendiğim hikayesini onun ağzından da dinledim. Kırşehir’li
müfettiş babasının 80’li yıllarda yurtdışına atanmasıyla başlayan Avrupa
hikayesi onun evrensellik algısını nasıl da büyütmüş. Oysa daha 15 yaşındayken anne
ve babasını bir trafik kazasında kaybediyor. Sonrası asla bir yalnızlık değil,
ancak bir o kadar ‘’TEK KİŞİLİK’’ dünya hikayesi gibi…
İMAM DEDENİN MANASTIRDA BÜYÜYEN TORUNU
Henüz reşit olmadığından rahibe okulunda
büyüyor. İmam olan dedesi sayesinde tüm dinlere saygı duymuş. Rahibe okulunda ‘’Annesiyle
tek iletişim yolunun’’ namaz kılmak olduğunu düşünüyor. Ve her namaz kılışında
rahibelerin sükunetle onu izlemelerini, ‘’Dünyadaki tüm hislerin en kutsalı’’
diye anlatıyor. Gözüm mü yaşarsın, yoksa alkışlayayım mı bilemiyorsunuz.
Nilgün insana çok eskiden tanışıyormuş duygusu veriyor. Sıcak ve çok samimi bir insan.
TÜRK LOKUMU
Ekonomi okuduğu üniversite yıllarında, ‘’Türk Lokumu’’ ismiyle kurduğu
tiyatro grubuyla macerası başlar. Bu öylesine bir macera olur ki, taaaa
Hollanda Kraliyet tiyatrosunda kapalı gişe oynayıp, 50 etkili Türk listesine
girecek kadar. Yazdığı kitaplar, makaleler cabası…
Bu arada bir parantez (annesinin hayatını anlatan ‘’Karides Ayıklayan Kadınlar’’
kitabı sinemaya uyarlanacak. Çağan Irmak) diyor ve parantezi kapatıyorum.
PEKİ YA TÜRKİYE’DE?
Önce şunu söylemeliyim. Geçen yıl başladığı turnesini tekrar tekrar
gerçekleştirmeyi kafaya koyması, kararlılığı ile bence 10 numara. Turne
programına bakınca ise cesareti, sanatın birleştirici tavrını ruhuna giydirmiş
haliyle pek rastlanırlardan değil. Diyarbakır’dan Mardin’e, Malatya’ya, Gaziantep’e,
hopppp Adana, İzmir, Ankara ve İstanbul.
EN ‘’OLMADIK’’
ZAMANDA GÜNEY DOĞU TURNESİ
Ekim ayı başlarıydı bir telefon konuşmamızda
turneye hazırlanmanın kaygıları, heyecanı içindeydi. İlk durağı Diyabakır’dı. Ve
malum o günler -iyice terörün tırmandığı, sokağa çıkma yasaklarının olduğu kabus
günler-de gayet kararlıydı. Ona gitme diyemedim. Teknik dahil tüm ekibinin
Hollanda’lılardan oluştuğunu biliyordum. Sadece ekibin ne diyor diyebildim.‘’
Hollanda hükümeti vatandaşlarının Türkiye seyahatleri için bu ara güvenlik gerekçesiyle NO diyor’’ dedi.
Ama o bu durumdan dolayı ekiple birebir görüşmeye gidip, duygusunu paylaşmıştı.
Ona inanıp, eşlik etmeyi kabul eden sadece beş kişilik ekibiyle yola koyuldu…
Fakat o korkunç gün
yani 10 Ekim Ankara Katliamı günü Diyarbakır’a gitmiş ancak ’Ulusal Yas’’
dolayısıyla oyunu oynamamıştı. Tüm olan bitene rağmen, üzerinde “Hatina
te ji boa siti ye. Bi xer hati Amed’e.“ (Gelişiniz barışa dairdir. Amed’e
hoş geldiniz.) yazan çiçekle karşılandı.
Oyunu oynayamasalar da prova yapıyorlar. O sırada dışarıdan gelen silah
sesleri için, bu yabancı ekibe gök gürültüsü deyip geçmeye çalışması da cabası.
Sonraki durağı Mardin ve diğer iller olmak üzre bu sevgi yolculuğu devam
ediyordu…
‘’Olmadık Zamanda’’ ifadesini tırnak içinde yazma nedenime gelince, olmadık
diye bir şey yok onun kitabında…
Çünkü Diyabakır'da gerçekleştiremediği
gösteri için programını değiştirdi. Olaydan oniki gün sonra o gösteriyi
Diyarbakır’da illaki yaptı. Hemde dopdolu salonda…
‘’YERLİ- YERSİZ’’
Bu
turnenin bir ayağında ona mutlaka eşlik etmek istiyordum. Gaziantep’de ona
yetiştim…
Gösterinin adı ‘’Yerli-Yersiz’’. Bu malum
algıya öyle bir yerden giriyor ki şaşa kalırsınız. Kadın erkek farkından, ırk,
dil, din farkına kadar öyle açılardan hayata dair tesbitleri, öylesine esprili
açıdan bakışı varki anlatamam.
Bir süre sonra kendinize gülmenin ne kadar keyifli olduğunu
keşfediyorsunuz.
Salona girerken, üzerinde ‘’BİRBİRİMİZİ
FARKIMIZLA SEVELİM’’yazan tişört hediye ediliyor. Sanki büyülü bir tişört bu.
Farkında olmadan interaktif oluveriyorsunuz işte.
Ön yargılarla savaşmayı ‘’Yerlice’’ öğreniyorsunuz. Hem de gülerekJ Galiba yepyeni bir lisan öğretiyor
Nilgün Yerli. Belki de unuttuğumuz bir lisan.
“ Dünya
benim vatanım, insanlık benim ailem, sevgi benim dinim.“ diyen bu cesur
kadını mutlaka izlemeli diyorum.
Işık için ayrı bir parantez açmalıyım. Hollanda’lı
bir kadın ve bir erkek teknisyenden oluşan o görsel sanat inanın görülmeye
değer. Müziğe gelince, canlı canlı çalınıp söyleniyor. Bu bile onun ne kadar
cesur olduğunu gösterir.
Havva İle Adem'den giriyor kadın erkek ilişkisiyle çokda tatlı dalga geçiyor, pat diye paralel deyiveriyor, hop diye Türkiye'ye kuş bakışı bakıyor ve ve hatta seyircinin verdiği sözcüklerle o anda bir şarkı besteleyiveriyor...
‘’YERLİ-YERSİZ’’i
NEDEN KAÇIRMAMALIYIZ?
Çünkü o, korkmadı ve sevmeye devam etti. Çok çalışkan bir
kadın. Uzun zamandır özlediğimiz bir kadın profili. Anne ve bir eş. Herkesin korkup
kaçtığı dönemde o,terörün göbeğinde,‘’Birbirimizi Farkımızla Sevelim’’ diye avaz avaz haykırdı.
O bir kabare, o bir She Stand-Up show.
O bir kabare, o bir She Stand-Up show.
Ve o turneye
çıktığından beri dünyada, ülkemizde dur durak bilmeden neler oldu neler. Şimdi
düşünüyorum da bu gösteri 27 Kasım’da Zorlu Performans Sanat Merkezi’nde
mutlak bir kez daha izlenmeli.
Üstelik keşke
vakitleri olsa da özellikle başta Cumhurbaşkanı olmak üzre ülkenin tüm bakanları
hatta tüm siyasi liderleri bu gösteriyi izlese. Ve hatta sanatçı dostlar, gözünü
kırpmadan turnesini yapan bu sanatçı kadını alkışlamak için orada olsa...
Ve herkes
BİRBİRİNİ FARKIYLA SEVSE…
Ön yargıları yıkmak ve aynı anda gülebilmek için :
27 KASIM 2015
Zorlu Center Drama Sahnesi'nde görüşmek dileğiyle…
Not: Biletler, Biletix 'de ...