31 Ocak 2015 Cumartesi

İÇİMDEKİ SES & JOHNNY DEPP'IN YIKIMI....

  
       Şu berbat Cuma günleri iyice kabaran trafik ömrümüzü yiyor! Neyse ki iyi tarafından bakalım.Cuma'ları en sevdiğim seans 00.00 var. Köprü trafiğini canhıraş atlatıp şimdiler de pek alıştığım mekana kendimi atıyorum. Müge ile üst katta Enzo da buluşup harika yemek ve şarapla yorgun olmanın tadını çıkarıyoruz. Burayı seviyorum. Çok hoş ve lezzetli bir yer...
   Veeeeeee öncelik Türk Sinemasının.
   Bu benim prensibim. Vizyon da Türk Filmlerinin hiçbirini atlamak istemiyorum.

                                                     İÇİMDEKİ SES



     22.00 seası  İÇİMDEKİ SES filmine giriyoruz. O da ne salon full. İnsanlar Engin Günaydın' izlemeye büyük beklentilerle gelmiş.Beklentiyi anlamamaya imkan yok.Zira daha film başlamadan gülen insan topluluğu gayet hissediliyor. Sanırım Avrupa Yakasında'daki ''Burhan Altıntop'' şartlanması hala hafızalardan pek silinmemiş...
  Engin Günaydın'ın iyi bir oyuncu olmanın ötesinde dünya çapında bir aktör olduğunu düşünüyorum. Bir role etiketlenmiş olmanın sancılarında da haklı. Bunu silme çabası olduğunu düşünüyorum. Ve tabii böylesi bir  çabada da haklı.Oysa Vavien Filminde de çok iyiydi. Muhteşem Yüzyıl Dizisinde de. Hele Galip Derviş'e arada rastlıyorum. Harika...
   Başrolde Selim'i,Engin Günaydın oynuyor.Filmin senaryosu kendisine ait. Yönetmenliğini ise Galip Derviş'in yönetmeni Çağrı Bayrak yapmış.
   Filmde özellikle Anne (Füsun Demirel) üzerinden güçlü mesajlar verilmiş. Ersin Korkut'un oynadığı karakterin ağzından öyle çok ''Yılmaz Erdoğan''ismini duyduk ki anlatamam. Filmde görülmüyor ama oynuyormuş kadar oldu. Bu arada konuya gelince.....
   Valla ne yalan söyleyeyim konuya gelmek içimden gelmedi. Gayet sıkıcı bir ''ERKEK'' modeli anlatılmış. Aslında filmin hedefi buydu belki de? Eğer öyle ise son derece başarılı. Gerçekten çok sıkıcı ve çok rastlanan orta yaşın başındaki erkek modeliydi Selim. Dizi senaryosu yazan asosyal bir adamın, sinema filmi senaryosu yazma döneminde etrafında yaşananlar. Birde tabii kendinden oldukça genç bir kızla aşk meselesi var ki... İşte bunu şahane işlemiş. Birazda o genç kızlara takılan AMCALARLA güzel dalga geçmiş:)
    Uzun zaman önce bir röportajında okumuştum galiba. Engin Günaydın kendisini ''Asosyal'' olmakla tanımlamıştı ...
İçimdeki Ses'e gitmemeniz için 3 neden:
1) Çok sıkıcı adam
2)Yılmaz Erdoğan başrollerden birinde ama hiç görmüyorsunuz
3)Gülmeyi bekliyorsunuz ama boşuna ...
 İçimdeki Ses'e gitmeniz için 3 neden:
1) Sıkıcılığından dolayı çok tanıdık erkek profili şahane
2) Engin Günaydın'ı daha yakından tanımak
3) Füsun Demirel yine şahane.....
 ( Bu sıralama biraz Ahmet Hakan uslubu gibi oldu sanırım.)
    Ben yine de filme gidin derim. Oyuncuların,senaristlerin hayatı hiçte sanılan gibi değil. Aksine celebrity sıkıcılığının dibini görmek süper. Ayrıca KİRPİK TAKINTISI harikaydı.
   Bu film yurt dışında yapılsa millet bayılır.
  Sırrı Süreyya Önder'in kısa bir rolü var. Ama gayet gerçekçi olmuş:)


  Ve tabii çok kısa rolü olmasına rağmen Hakan Meriçliler görülmeye değer. Hem çok yakışıklı, hem harika oynuyor, hem de çok karizma.Ama hepsinden önemlisi O candır can ....
   Film bittiğinde yan koltuktaki genç çift aralarında şöyle konuşuyorlardı:''Cık cık cık olmamış''...
   Biz ise Müge'yle aynı anda : '' Biraz kendini mi oynamış ???'' dedik :)
  
   *****************************
     Eeeeee ben durmam. İşte benim en sevdiğm seans. Arada kahve ve 00.00 seansı . Müge'yi ''Hadi hadi diye ama bak Johnny Depp'' diye razı edip soktuğum film.

                                                  MORTDECAI'S MOUSTACHE


    Ya bu Johnny Depp'in yüzü gülmeyecek mi? Karayip Korsanları ile dünya alem kadınların geberdiği o muhteşem adam nereye gitti? Anladık bir oyuncu çirkinleşebilir, yaşlanabilir vs... Ama KARİZMA gitmez arkadaş. Resmen Johnny Depp KARİZMASI diye tanımlanan o karizma nakavttttttttttt!!!
    Bu adam geçende filmin galasına oldukça genç sevgilisi Amber Heard  ile katılmıştı. Ayyyyy benim kafam karıştı :) Ehhhh Engin Günaydın az önce bu tür AMCALARLA dalga geçmişti filmde:) Ahhh ahhhh Johnny O Amca sensin işte bakkkk gördünmü:))) Hemde bıyıklı Amca :)


  Valla filminde abuk sabuk bir konusu var. Çok bildik konu. Bir tablonun peşinden koşan hafif sahtekar antika simsarı, etrafta mafyaya dönüşmüş koleksiyonerler , dedektifler, cinayet falan filan :)





İkide bir İngiliz erkeklerinin o dize kadar çorapları ve o çoraplara takılan jartiyerini görüyoruz. Iyyyyyy tiksinççççç :(








 Gwyneth Paltrow'un canlandırdığı o zeki kadın rolü tamamda. Offfff ikide bir bıyık bırakan kocasıyla
öpüşemeyip, iğrenç öğürme sahneleri feciydi.




   Zaten bugün magazinde de G.Paltrow 'un şöyle bir açıklamasını görmüştüm.Enerjisini artırmak ve rahminde derinlemesine bir temizlik için vajinasına şifalı otların buharına tuttuyormuş. Hııııı demek ki kadının nerdeyse frijite ulaşan bir hijyen derdi var. Bu kadar pipiriklilikte bayar ama kusura bakmasın!
   Ya erkek jartiyeri, öpüşürken öğüren bir kadın ve tiki yüzünden aynı anda öğüren erkek! Ve daha acısı berbatttttt görünümlü, karizma yerle bir JOHNNY DEEP:(

    Filmin çevirisi Üçkağıtçı katiyen değil! '' Mortdecai's Moustache '' olmalı kesin, son kararım!!!!!
    Filmin mesajını açıklıyorummmm :
   ''Evettttt  Bıyık Kedide de Vardır''
    Büyük ihtimalle bu film Oscar değerlendirmesine alınır. Ama bir gün önce verilen  Razzies (Altın Ahududu) yani en kötüler kategorisinde .
    Gece gece hüsrannnnnnnnnnnnnnnnn !!!Diyerek eve geldik:) Müge bende kalıyor oley oley:) Kahveleri içtik:) Ben bunları yazarken o vah Johnnycik vahhhh ne hale düştü diye diye uyudu bile ...
    Bugun iki erkek filmi izledik. Johnny adamım adamım naraları son bulmuş.
    İçimdeki SES & yep yeniiiii Johnny Deep kıyamı :)



   
Ehhh artık sağlık için güzel bir bitki çayı. Aaaa lütfen lütfen! Cık cık cık:) Biz hala  bitki çayını, çok şükür ki  sadece içiyoruz:)

 

29 Ocak 2015 Perşembe

ST.VINCENT


      Benim komşum bir melek mi? Filmin ismini keşke AZİZ VINCENT diye çevirselermiş. Bu çeviri çok kelek:)Benim komşum bir melek çok arabesk kalmış.En azından böylesi ''AYKIRI-FARKLI'' bir komşu için :)))
    Tatlı bir film. Geçmişe bakınca ''harika'' komşuları anımsatıyor. Eminim hepimizin hayatında ismi Vincent olmasa da böyle komşular oldu...
       Kahramanlarımız, Brooklyn 'nin çokta varlıklı olmayan mahallerinde yaşayan insanlar. Eşinden boşanmak üzre olan Maggie,12 yaşındaki çocuğu Oliver 'ın ve yan komşu Vincent arasında gelişen enteresan bir hikaye. Maggie çalışma saatleri dolayısıyla oğlunu komşuya emanet eder.
    Komşu Vincent orta yaşın üzerinde aksi ve düzensiz yaşayan bir adamdır. Alkol, kumar, hayat kadınlarına düşkündür. Tahmin edeceğiniz üzre bildik hikaye evet...
   Fakat bildik hikayeleri bile özel bir ayrıntıyla işleyen sinema işte tam bu nokta da büyülü bir sanat.
   Adamın çocuğun büyümesine katkısı, arka planda zaman zaman hepimizin hırçınlıkla örttüğümüz ÖZELLİKLERİMİZ de saklı:) Oliver annesi tarafından tam bir paşa çocuk gibi yetiştirilirken, yeni başladığı okulda diğer çocuklardan dayak yer. Vincent ona kendini gerekirse yumrukla savunmayı öğretir. Kavga ettiği çocukla zaman içinde dost olmayı da...
    Okulda aldığı din eğitimi son derece sempatik bir dille anlatılmış. Musevi'lerin,Ateistlerin de olduğu sınıftadaki dersler de ; ''AZİZ'' olma tarifi yapılmaktadır...
    Buarada Vincent ile Oliver'ın geçirdiği zamanlar da . Vincet'in rutin ziyaret ettiği bakım evinde Alzheimer olan eşine sevgisi gerçekten görülmeye değer.
    Fimde bankalardaki o ezberci düzenden, aile mahkemelerindeki ezberlere kadar birçok kurumu alaycı biçimde sorgulanıyor.
      Hamile hayat kadınıyla ilişkisi var tabiki. Bu bir an garip ve itici geliyor izleyiciye. Ama kadını sahiplenme biçimiyle içiniz tastamam rahatlıyorrrrrrrrrr :)  Bence filmin ennnn iyi işlenmiş meselesinden biri buydu.Kesin!!!!
    Bu yaşlı adam zaman zaman bana Hulusi Kentmen'i çağrıştırdı.  Hani şu yumşayıpta, pos bıyıklarını bükerek Mürvet Sim'e asılmaları gibi:)
      Çocuğun velayeti meselesinde Babanın bu ilişkiyi kullandığını tabii ki tahmin etmek zor değil. Gelin görün ki Vincent başına gelenle Oliver'ın üzüntüsü de feci...
      Okuldaki dönem sunumunda AZİZ kavramı ödev verilince bizimki tabiki adamını çalışıyor. Ama ne çalışmak.Hakkında öğrendikleri onun gerçekten ''ÖZEL'' biri olduğunu, hırçınlıklarının belki de sebebi diye düşündürüyor.
    Bir çocuğun gözünde bu kadar özel olmayı kim istemez. Çocuklar gerçek, düz ve çok güçlüdürler. Büyüklerin gözlüklerle baktığını onlar direk en yalın haliyle görürler.
     Aziz:Hristiyanlık'ta  iyilikleriyle tanınmış kutsal kişi demektir . Oliver'ın AZİZ 'i Vincent oluyor tabii...
  Ama tüm bu duygu içinde ne maceralar...
  Eğer o yaşlarda bir çocuğum olsaydı mutlaka ama mutlaka bu filme götürürdüm. ezberletilen iyilerle, hissettiği iyileri cesurca ayırt edebilmesi için .........

NOT: Filmle ilgili oyunculuk, yönetmenlik kısmını çokta değerlendirmek içimden gelmedi. Herkes AZİZ'ini kendi seçsin istedim:)
 

26 Ocak 2015 Pazartesi

''ARAYIŞ''- THE SEARCH ....







http://instagram.com/p/ySCuI2Kv95/?modal=true

   ''Arayış'' - The Search... filmini tık nefes izledim.
   Çeçen savası ve insan kıyımı cok net aktarılmış.Kücük cocuk Hagi nin gözü onunde katledilen ailesi ve Avrupa Birliği Heyet temsilcisi Carol'un hikayesi muthis. Hıııı buarada FRANSIZ bir yönetmenin AB ye Eleştirel yaklaşımı enteresan. Ayrıca esrar içerken yakalanıp orduya yollanan Kolia var.Ve onun ordudaki askerlik adı Altın'da psikopatlıgı asılıyan ortamda nasıl bir canavara dönüştüğü.Aslında birebir INSAN hikayeleri olarak bakınca toplumsal cok sey Saçma! Mühim olan "insan" diyor ve işte bu duyguyla yine yüreğimiz kanıyor.İnsan hikayeleri en hakiki olanlardır.Gercekci olmak ise baska bisey. Ve gercekler cok kere sacmadır👍ahaaa buarada tabii yönetmen M.Hazanavicius'un yakısıklıgı da Allahhhhhh korusun o neeee yaaa😜 dedirtenlerden . The Artist'in de yönetmeni 4 cocuk babası bu Adama sevgilerimi yolluyorum😜❤️Filmle ilgili yazacak cok sey var ama yerim dar 😭 alakasız insanların kesişen yolları diyelim ... Guzel sinema olmus👍 NET!
    Bunlar Instagram da yazabildiklerim...
  Eeeee blogta ohhhhhh missssssssssssssss istersem 10000000 sayfa gazeteci tekniğiyle 1000000000000000000 vuruş bilem yazabilirim.
  Ammaaaaaaaaaaaaaaa
   Katiyen o kadar çenesi düşük ve sıkıcı kadın olamam. Bir kere kendimi o kadar sıkamam:)
   Filmle ilgili ekleyeceklerim var.
  Yaaaaa ben mi kendimi bu kadar kaptırıyorum? Yoksa sinema mı bize birsey diyorrrrr ??? Yahu Yeltsin 1999 da Avrupa Guvenliİk İşbirliği ve Teşkilatı Zirvesine katılmak üzre İstanbul'a gelme dimi? Bakü-Ceyhan Boru antlaşması bu sırada imzalanmadı mı???.....
  Eeeeee PUTİNNNNN nerde??? Putin Leviathan daaaa galibaaaaaaaaa :))))
  1dk 1 dkkkkkkkkk!!!!
    Yaaaa bu filmde fena kafam karıştı!!!!!
     Sokakta Konservatura öğrencisi esrar içerken yakalanıyor veeeeee paldır küldür orduya yollaınıyor. Manyakça''O''psikolojik savaşa giriyor. Ve bence savaşı veremiyor.
      Haklı mı evettttttttt... Ama bir psikopat dönüşmekte kendini ne kadar haklı buluyor? İşte ''O'' savaş vahşileri böyle bir şey...
   Ve yazık ki Kolia gibilerle yolunuz heran her yerde kesişebilir. Belki sadece basit bir video kaydı yapan kamerının ardından.Ama mutlak kesişebilir....
    ******************
    Filmde Hadji’nin ablası Raissa kardeşlerini aramaya yola çıkarken Namaz kılıyor. Vakitsiz bir namaz.Cunku Ezan sesi duymuyoruz.....
     Neyse aslında mesele DİN ve İBADET değil...
     Bir ''ÇOCUK'' kadar GERÇEKCİ mesele...
     AB 'nin kendini sordulagı bir özeleştiri.
    International Committee of the Red Cross yani Kızılhaç Komitesi de var perde de...Hani o hepimizin bildiği Heidi denen dünya şekeri çizgi kahramanda ki Bayan Rottenmeier. Sanki O.Hem klasik otoriter, hem de sevgi dolu....
     Minik çocuk sorumluluk duygusunu devletlerden daha çok özümsemiş.Oyle ki bebek kardeşini bıraktı ve belkiiiiiiiiiiii güvende değildir diye ,kendine o çocuk aklıyla ceza verip konuşmuyor bile....
   


 Fakat o N.Y yazan Capital City kısaltmalı beresi zaten herşeyi söylüyor :)))))


     Alooooooooo susmayanlara soyluyorum !!!!!!!!!!!!!
    
    Offfff sonuçta çocuk ''ÇOCUK İŞTE'' ve ''SEVGİ HAYAT İŞTE''
    Fransız AB İnsan Hakları Temsilcisi genç kadınla mutlu hatta öyle ki You Should Be Dancing - Bee Gees'la gizli gizli dans ediyor.Valla o an gözleriniz feci doluyor .....
   O da neeeee bu dans figürleri bana çağrışım mı yapıyor ne????
  Evetttttttttttttttt ben de Abhaz Babaanne tarafından genlerimle aynı şarkıda dans etmeyi evde bir çocuk kadar gizlice deniyorum:) Emin olun aynı HAGİ kadar coşkulu .....
  Filmin fragmanı bile fikir verebilir .İşte altta link size buyurun....
http://www.pathe.ch/fr/film/22047/the-search

  *****************
     Eve dönmeden LEVIATHAN denen Andrey Zvyagintsev 'i filmi izleyip Rus'ların içsel sorgulayışındaki O boğukluğu görüyorum ................



     





       Herşey 1'1 ilişkidir.
      AB temsilci kadar genişşşşşşşşşşşşşşş alanınızda olsa bir çocuk kalbi kadar büyük sevgiyi isteyebilirsiniz. Yada koskaca Belediye Başkanı olup basit bir adam Kolya'nın arazisini hırs yapabilirsiniz.......
     Kolya'nın savası bir kadın yüzünden kaybetmesine değil ama zaafıyla yenik duruma düşmesine sahit olabilirsiniz.......
     Herkesin tasarrusfu kendine olabilir mi ? Bu durumda HAYIRRRRRRRRRRRRRRRRRRR....
   




       **************
    



      Benim için bu iki filmin ennnnnnnnnnnnn önemli detayı kahretsin ki!!!!!!!!!!! Yönetmen Michel Hazanavicius ' un manyak aurası!


 
     Ve tabii The Artist dahil her filminde başrol oynattığı 4 çocuğunun annesi Karısı  Bérénice Bejo!!!!
    Başrolde gözüm yok !  :)))))

     En iyisi bilmediğimiz müzikle bile - bildiğin dansı yapmak....
    Dokuz yasındaki Hagi gibi You Should Be Dancing 'te  dans etmeli. Aynı ilkokul daki Seyh Samil ekibine seçilmiş çocuk coşkusuyla....
    Hiç bilmeden nasılda oynadık çocuk aklımızla o forklor ekiplerinde değil mi? Ne hısrtı beeeee Kafkas Ekibin de oynamak:) Varmı şimdi okullarda yine oyle faaliyetler,artık hiç duymuyoruz da dans eden çocuklar...:(
   Hayat da kim olduğunun yada yaşının, konumunun çokta önemi yok!
   Neyi arıyorsan O'na Baglısın!Keske herkes Carol kadar gerçek Hagi gibi samimi olsa :)
  

NOT: Bugun Ruscayı az kaldı sökcem yani:) O derece kulak fonumda '' zhizn' trudna  i borot'sya so zlom''( hayat zor ve savaş acımasız) diye gayyipten ses bagırıyorrrrrrrrrrrrrrrrr ...........


  

21 Ocak 2015 Çarşamba

ADALETE ''EŞŞEK TRAŞI''...



      Ülkem de Adalet-Hukuk sistemi hep tartışılan konudur. Artık isyan etmekten tartışılmıyor bile.
     Acaba diyorum 25 Nisan 2009 da Adaleti temsil eden heykele yapılan ''Eşşek Traşının'' bunda etkisi varmı? Kimin fikri bilemiyoruz tabii. Ama teee Yunan Mitolojisi'yle asırlardır Adaleti temsil eden Themis Heykeline müdahaleyi şaşkınlıkla izlemiştik. O bildik heykel kapı önünde yapılan kardan adamlardan bile daha komik hale dönüştü!
   



  Orjinalin de ''elindeki kılıç, adaletin gücünü ve cezalandırma yetkisini; gözlerindeki bağ, tarafsızlığı; diğer elindeki terazi, hukukun dengeyi koruduğunu, adaleti; tek göğsünün açık olması ve beyaz kıyafeti, saflığı ve korkusuzluğu, kimi kaynaklara göre ise bekaretini;ayağının altındaki yılan da toplumdaki kötülükleri ayağının altına alabilmesini simgeler''....
  









Oysa göğsü çoktannnn kapanmış,elindeki terazi sağ ele verilmiş, gözü çoktan açılmış, üzerindeki kıyafet hiçbir yörenin forklörük simgesi olamayacak kadar anlamsızlaşmış. Ama benim ennnnnn çok takıldığım saçı oldu. O ne öyle yahu? Kötü bir akıl hastanesinde yapılan acımasız müdahaleler gibi. Alıp makası gelişi güzel vurup, hastaları feci gösteren traş vardır ya. Aynen işte öyle. ''GUGUK KUŞU '' filmindeki hemşire Ratched'ın kötü tavrını anımsatıyor. Resmen deli sacı olmuş. Ki zaten hukuk-yargı sistemine bakınca delirmemek de ne mümkün!


    Acaba bize bir mesaj mı bu? Demekten insan kendini alamıyor!

     Ay bari hiç heykel koymasaydınız. Adalet Tanrıçası Themis'i bu kadar maymun etmeye gerek yoktu. Güzelim kadın figürünü böyle şebeğe çevirmeye de gerek yoktu!
  Hııııı Yunan Mitolojisi diye bir takıntıysa eğer mevzu. O zaman Türk mitolojisinden yararlanaydınız.Hani varya eski Türk devletleri merakı ....
      Gerçi bu şebeğe dönüşmüş heykel açılışından sonraaaaa... Neler neler oldu:) Sadece 4 yıl sonra yine aynı tarihte, aynı yerde GÖMLEK meselesi yangın çıkardı.

 İKİ RESİM ARASINDAKİ DAĞLAR KADAR FARKI BULUN!

İKİ RESİM ARASINDAKİ DAĞLAR KADAR FARKI BULUN!
        ''Gezi Parkı '' oldu. Gencecik insanlar öldü. berkin elvan (15) - ali ismail korkmaz  -öğrenci mehmet ayvalıtaş (20) -abdullah cömert (22) -ethem sarısülük (26) -medeni yıldırım (18) - ahmet atakan (22)
  Sadece düşünce yüzünden asılmasına karar verilen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını yargılayan sisteme isyan ettik! DON meselesine kadar sorgulayıp, Başbakan Adnan Menderesi idam eden yargıya isyan ettik! Şimdi
   Anladığımız şu oldu: Adalet-Hukuk-Yargı : ATEŞTEN GÖMLEK!!!
    Uzunnnnn zamandır konuşulan, tartışılan, isyanlar edilen konu. Hukuk- Yargı - Adalet Sistemi...
     Milletin Meclisi dün 4 Bakan'ın Yüce Divan'a gönderme meselesini oyladı.Sonuç malum....
     Aynı gün Eskişehir'de katledilmesine rağmen davası Kayseri'de görülen Ali İsmail Korkmaz davası vardı. Ve dava sonuçlandı. Anne Emel Korkmaz'ın isyanıyla tabii ...
   Bence herşeyi değiştirip maymuna dönmüş,''Deli Traşı'' kafalı Adalet heykeli kaldırılsın. Zaten kafasına göre deforme edilmiş zavallı heykel .Vallahi korkunç olmuş.Bir tepegözü eksik:) Yerine Türk Mitolojisinden bir heykel konulsun. Araştırın bakın, çokkkk malzeme var . Elin Yunan Mitolojisine çokta kalmadık:))))))
      Bu olan bitenle delirmemek içten değil !Sanki hepimiz GUGUK KUŞU film kahranlarına dönüştük.Heykeldeki saç modelini ennnn trend alırsak eger, gömleği ters giymişiz çok mu ? :)
   Hııııı birde ÜÇ MAYMUN vardı değil mi? O konuya hiç girmeliyim. Ancak 3' e kadar sayabilen çocuklar kadar;  Duymadık-Görmedik- Bilmiyoruz:)
  


NOT: Bütün Ruh ve Sinir Hastalıkları hastanesinde yatanları, görev yapanları tenzih ediyorum. Saglık ve kolaylıklar diliyorum.....
   

19 Ocak 2015 Pazartesi

TAMER KARADAĞLI : SAMİMİ ve CESUR....



      İşte aslan yürekli ''TAŞ FIRIN'' insanı. Özellikle erkeği demedim. Çünkü yürekli olmanın, açıkça kendini ifade etmenin cinsiyeti olur mu?
      Herkesin içinden geçeni nasılda açık yüreklice söylemiş Tamer Karadağlı. Açıkça ve Saygılı. Bu ince dengeyi belki de herkes kuramadığından mıdır ne ... Ver yansın ediliyor kendisine.
Neymiş efendim?! ''Sayın Erdoğan’dan korkuyorum!'' demiş. Vay efendimmmmm ''Kortugunuz için mi bunları yaptınız?'' diye başlayan ağıza alınmayacak ifadelerle linç!
   1 DK! 1 DK! DURUN! Ne demiş Tamer Karadağlı:
* '' Şu andan bahsediyorsan, elbette ki yok. Sanatçılar kendilerini rahatça ifade edebiliyorlar mı, korkmadan çekinmeden konuşabiliyorlar mı? Elbette hayır. Her dönem hükümete yakın ünlü sanatçılar vardı. Ama son zamanlarda o daha da yoğun olarak gözlemlenmeye başladı.''
YALAN MIIIIIIIIIII ?
* '' Genel bir korku var herkesin üzerinde ‘Aman şimdi ters gitmeyelim iş bulamayız, kanallara baskı olur, rol bulamam, aç kalırım" diye korkuyor insanlar. Maalesef bu böyle bir dönem. Bu sadece sanatçılar için değil, iş adamları için de böyle. Herkes kıyma yemiş kedi gibi.''
YALAN MIIIIIIIIIII ?
* '' Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan korkuyoruz. Ben de dahil hepimiz bu korkuları yaşıyoruz. Herkes ‘aman ters gitmeyelim, yanlış algılanmayalım’ derdinde. Kaç kişi tanıyorum yıllar önce farklı, şimdi farklı olan. Korkulan şey ekmeğinden olma korkusu; aman yanlış bir şey söylemiş olurum içeri alınırım. ''
YALAN MIIIIIIIIII ?
* '' Korku tehlikeli bir şey, korkuyla bir şey yapmamalısınız. Sayın Cumhurbaşkanı ile ortak bir platformda tanışıp sohbet edebilirsiniz. Benim makama saygım sonsuz. Üstelik bunu yıllar önce söyledim diye bu ülkede herkes küfür etti bana ''
YALAN MIIIIIIIIII ?
* '' Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun kürsüden Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan demesi gerekirken Recep Bey demesinin makama saygısızlık olduğunu söyledim. Neticede Recep Tayyip Erdoğan'ı sevmek zorunda değilsiniz ancak makama saygısızlık edemezsiniz. ''
YALAN MIIIIIIIII ?
* '' Gezi olaylarına gittikten kısa bir süre sonra yarışma programım bitti. Ve nedense ikisi aynı döneme denk geldi. Sizce ben daha farklı ne düşünebilirim? Ben de açıkçası bu olayların hepsini onlara yordum ve buna inandım. İşte bunlar bizi korkutuyor. Ayrıca korkuyoruz diye farklı da algılanıyoruz. "Niye korkuyorsunuz acaba, demek ki korkacak bir şeyiniz var" gibi etiketler yapıştırılıyor. Ama ne yazık ki öyle değil, Türkiye’de bir korku silsilesi var.''
YALAN MIIIIIIIII ?
         Bu ifadelerden hangisi hangisine itiraz edebiliriz ? Tartışılır tabii. Ama duyguya  itiraz etmek biraz zor! 😜
     '' KORKU '' denen duygunun ifade edilememesi de yine  bir '' KORKU ''  degilmidir?
        Tamer Karadaglı'nın makama saygısındaki özeniyle, açık yüreklice ifadelerinde samimiyet CESARET olmuş.
     Düşünebiliyor musunuz? Samimiyeti artık cesaret diye tanımlıyoruz!!!
     Nam_ı değer TAŞ FIRIN ERKEĞİNİN, BEŞİKTAŞLI olduğunu da hiç unutmuyoruz :)
     Daha evvelsi gün izlediğim bir filmi acil olarak kendisine tavsiye ediyorum.
    
     Damien Chazelle 'nin yönettiği '' Whiplash '' J.K Simmons ve Milles Teller dehşet oynuyor. Oradaki korkunun mantıksızlığa ulaştığını ve bir sanatçının DOĞAÇLAMAYLA - CESARETİ nasıl birleştirdiğini göreceksiniz. İnanılmaz bir film.Hem Jazz da seviyordunuz biliyorum:)


    Üstelik makama saygıyla , otoriteye uyum ile hastalıklı korku arasında ince çizginin olduğunu filmde hissetmemek mümkün değil. O çizgi asla elle çizilen bir hat değil.Hani hepimizin bilip -algıladığı - hissettiği UFUK ÇİZGİSİ gibi....
     Hani duygusuyla bakıp , kalbiyle görebildiği ufkundaki çizgi gibi ...
     Herkesin ufku cesaret ve samimiyeti kadardır ....
     Whiplash'i izleyin lütfen...
     Röportajdaki ifadeleri cesaretten çok '' SAMİMİYET '' diye algılıyorum. Doğaçlama iyidir,iyi ...




18 Ocak 2015 Pazar

BASİT BİR CUMARTESİ DEĞİL! WHIPLASH & MAPS TO THE STARS (YILDIZ HARİTASI) VAR...

                    İSTANBUL'UN ŞIKIRDAKLI ZİLLERİ VAR ..

       Ohhhhhh dünden beri hava mis. İnsanın içi hemen coşuveriyor. Tabii Cumartesi fırt diye attım kendimi sokağa...
     Ama bu sadece bir cumartesi değil. İçinde WHIPLASH & MAPS TO THE STARS (YILDIZ HARİTASI) hatta bolca müzik ve harika mekanlar var...
     Cumartesinin şıkır şıkır eden zilleri var....
      Uzun zamandır çehresi değişen Akmerkez'i merak ediyordum. Kendimi ''Cinema Time'' a göre ayarlayıp, yine hayatımı değiştirecek O MUHTEŞEM iki bileti aldım. Ardından güzel bir yemek.

     
    Akmerkez'e  açık hava mekanları eklendiğini duymuştum. Artık yeme-içme işini de AVM'ler de halletme meselesi aldı başını gidiyor. Muhteşem restoranların çoğunu böylesi mekanlarda görmek mümkün. Ve işte! Bana göre bu meselenin en klass mekanlarından biri. SERAFİNA...
     İnanılmazzzzzzzzzz güzel bir yemek, sunum, servisle keyfine vardım. Gösterilen ev sahipliği kadar sıcak alakaya teşekkürler. Kadehte bitiremediğim şarabıma film arasında dönüp devam etmekte başka bir hazdı...
      Ahhhh ahhhh Akmerkez  sen ne nostalji, sen ne anılara sahipsin diyerek biraz dolaştım. Yine trend, yine kaliteliydi.
     Sonra olağanüstü salonda şölen başlasınnnnn!!!

                                    MAPS TO THE STARS (YILDIZ HARİTASI)
   


    
       Offfffffff soluğum kesildi. O rahat ötesi koltuk sanki hamam taburesine dönüştü. Acayip bir  David Cronenberg filmiydi. Yanımda oturan kadın '' ayyyyyyy dayanamıycam sinirlerimi bozdu film, ruh halim gitti'' diye salonu terk etti. Öylesine gerçek işlenmiş bir film işte. Havana karakterindeki Julianne Moore 'un performansı akıllara zarar. Kadın Golden Globe'yi gerçi Still Alice filmiyle alsa da, bu filmdeki performansı da deli bir şeydi. Oscar'da da aday ayrıca...

     Filme gelince,Hollywood'daki starların özel halleri, bambaşka bir hikaye ile karşımıza çıkıyor. Gaz çıkarmaktan, tampon aramaya, şoförle arabada sevişip, bacak arasını elindeki şala silmeye kadar enteresan sahneler de aptallaşıyorsunuz:)
  Aslında hem gerilim hem de komedi sayılabilecek hikayede öyle nokta atışıları varkiiiii.......... Yeni yetme starların uyuşturucu zaafları, alt bilinçteki zavallılıkları, yaslanan ve şöhretini kaybetmeye yüz tutmuşların dramları acı veriyor. Hikayenin örgüsü Mia Wasikowska'nın canlandırdığı yanık izlerini saklayan kızın olayı ise ayrııııı.Hayalletlerin şizofrenik hal alan oyuncularamı ait, yoksa gerçekten hayalletler mi olduğunu anlamak mümkün değil.Hoş,adı üzerinde ''hayalet'' zaten gerçekten olmaz demeyin.Bu filme gidin ve şizofrenik halüsinasyonlara hayaletlerin gerçekleğini yeğlemenin kararını verin:)




      Tam bir Grotesk yapıda perde de akan görsel şölen. David Cronenberg görüntüsü gibi film yapmıs. Valla adama bakınca hem korkuyor, hem de gülüyorsunuz. ( İçimden geçeni yazmassam çatlardım!)




      Ayyy buarada Robert Pattinson bu kez limuzin şoförü. O çocuğu da yönetmen David Cronenberg limuzinin her yerine  oturtu valla.
Cosmopolis filminde de 24 saatini yine limuzinde geçiren ultra zengin adamdı. Şimdi şöferrrrrr yapmış.
Bence buda starların limuzin kompleksiyle bir tür dalga geçmekti:)
    Ehhh hoş geldin 3.Kuşak ALFIE erkeği:) Birinci Michael Caine ,ikinci Jude Law , Robert Pattinson ile etti üç. Limuzin değil de ''Alfie Fantazisi'' diye bir şey Hollywood 'da kesin var.

Twitter  üzerinden menejerle tanışmaya gelen kız, senaryosunu okutmaya çalışan şoför, çocuk yıldızlar, uyuşturucu , aile kavramının-hırsların-paranın acımasızlığı,üzeri örtülen zaaflar Celebrity karakterlerin dramını hiç böyle izlememiştim.
   Hıııııı birde tekrarlanan bir şiir var kiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii  bize epeyce tanıdık :)
  Paul Eluard'ın Liberte şiiri: '' okulda defterime, sirama agaçlara, yazarim adini...'' Ey Özgürlükkkkkkkkk !!! Anımsayan?:)
    Sonuçta ebeveyn olmak valla her şey olmaktır. Mevzu ne olursa olsun çocuklarınız DIŞ-LA-MA-YIN ve Cezalandırma konusunu bir daha gözden geçirin.Yoksa Hollywood maymununa dönersiniz...NET!
    ********************
     İkinci filme yaklaşık 1saat vardı. Ben hopppppp Serafina'ya yine indim.Bu kez kafama taktığım profiterol ve kahve eşliğinde hedonizmin doruklarındaydım:)  Ehhhh hafta içi spora artı saat eklemeyi göze aldık artık.Yapacak bir şey yok:)
        Veeeee işte meraktan geberdiğim film.
  
                                                                    WHIPLASH







Sadece 85 doğumlu Damien Chazelle . Ayyy lafa nasıl gireceğimi bilemedim.Yönetmen sadece henüz 30 yaşında yani. Sadece derken vayyyyyyyy behhhhhhh   demekten imtina ettiğm için:)



    O nasıl bir hikaye, onun nasıl bir oyunculuktur.Allahımmmmmmmmmmmmmmm .....
 19 yaşındaki konservatuar öğrencisi Andrew'in bütün hayali Caz davulcu olmak. Okulun en sert,en psikopat hocası Fletcher 'da Caz Orkestrasının yöneticisi. Aralarındaki mücadele inanılmaz. Uzun zamandır hiç bu kadar DELİCESİNE performans izlememiştim. Filmin içine giriyor ve o psikolojik sınavı resmen veriyorsunuz. Arkam da oturan kız hıçkırarak ağladı. Çıkışta konuştuk. Konservatuar öğrencisiymiş:) Filmde trajedi yok, inanılmaz bir çekişme var. Öyle ki, insan ağlayabilir sinirinden .
     Üst sınıfların bulunduğu orkestraya dahil olan çaylak çocuğun, davullundan çok ''İKTİDARIN FAŞİST HASTALIĞINA'' yakalanmış yöneticisiyle mücadelesi kanın donduğu an!




     Okulun,bir öğrenci intiharı ile sonun da sepetlediği Fletcher'la yolu tekrar bir barda kesişen Andrew'in ona yine kapılışı-kanması ayrı konu. Bazı insanların sert idareleri de olsa, mazoist duygularla sürükleyi bir yanları var galiba...
     Evet, okul dışında değiştiğini sanmak hatta o ortam degisince herseyyyy degisti sanmak diye birsey var galiba hayat da :) ........
        Ve yeni orkestra da çalışmayı kabul ettiği psikopat eğitmenin gösteride, çocuğa attığı kazık  bardağı taşırıyor. Oysa yatağı yorganı stüdyoya taşıyıp, kız arkadaşından dahi vaz geçen Andrew elleri kanayana dek çalışır. Ve yine aslında bilir ki, iyi davul çalıyordur.
     Oysa Fletcher dan yine yediği kazık ve sahnedeki mahcubiyetle perişan,kaçıp giderken üstelik.Kulis kapısında teselliye gelen BABASININ yumşacık sevgisi onu motive eder. Hevesini kanırta kanırta kıranmaya çalışan adamı, olağanüstü doğaçlama bombardımanıyla alt eder. 
    Bana biraz ‘Black Swan’ ı çağrıştırsa da bu film onun çok çok üzerinde. Andrew rolündeki Miles Teller ile orkestra şefi Fletcher’i oynayan J.K. Simmons bu yıl ne kadar ödül varsa alırrrrrrrrrrrr götürür. Neyse çokta filmi anlatmayayım. Gidip izleyin.Ve hatta sakınnnnnnn kaçırmayın!!!!
     Benim dikkatimi çeken davuldaki ZİL'ler oldu. Uzerinde İSTANBUL yazan Türk markası zilleri merakla internette araştırdım. Habibler de bir atölye de üretimiş. Uzerinde ay-yıldız armalı karakrerist bir İSTANBUL yazısı var. Dünyada çok ünlü caz orkestraları bu markayı tercih ediyormuş.Ohhhh ne güzel değil mi? :)




     Ziller de oldukça zoom yapılmıştı. Hoş, böylesi bir detay olmasa da film bana fena halde çağrışım yapardı. O despot, o sert iktidar karakteri nasıl  bir meclis ay pardon orkestra yönetiyordu anlatamam. Zilleri görünce, acaba Damien Chazelle 'ın bize özel bir mesajımı var?Diye düşündüm.
    İzlerken kalbinizin parmaklarınızda attığını ve kanadığını hissedeceksiniz. ''Sözlükte Aferin'den daha zararlı bir sözcük yoktur" diyen eğitmenin yarattığı ruh hali ÇIL-DIR-TI-CI!
     İzlemeye ve tabii müzikleri dinlemeye doyamayacağınız bir film...
     İnsanın içinden şu da geçiyor: '' Siyasiler davul çalsa keşke'':) Belki aralarından Andrew gibi doğaçlama bombası yapacak yiğit çıkar. Söylesem çatlardım. İçimde kalmasın...

     ******
     Çıkışta en sevdiğim arkadaşlarımdan biri aradı. Fenix te Levent Özçelik çalacakmış. Çokta yakında olunca atladım gittim tabii. Ooooooo süperdi. Kimler yoktu ki. Ertuğrul Özkök, Fatih-Hande Altaylı, Berçim Bilgin Erdoğan - Yılmaz Erdoğan, Elif Dürüst sadece benim görüp sohbet ettiklerim di. Müziklerde her zaman ki gibi Levent Özçelik'in ''Kaliteli Neşesinin'' tınılarıydı .

****************
    Hııı buarada buyrun . Eger hala Spotify hesabınız yoksa hemen açın. İşte filmin müzikleri. https://play.spotify.com/album/3VMrhcNlvRhFJCHujCvIgs
   Bu müzikler eşliğinde ben yine sokağa fırladım . Bu kez LEVIATHAN'ı maraktan ölüyorum. Andrey Zvyagintsev bakalım yeni Altın Küre'li film nasılmış???
   

14 Ocak 2015 Çarşamba

BANA MASAL ANLATMA ..............

                      
         Harika bir film izlemenin hazzıyla��Sıcacık ve cok özlediğimiz hikaye. Masalsı hayat, masalla hayat. En gerçek masal aslında hayat der gibi en az masal kadar lezzetli. Icındeki dramı olupta bu kadar Güldüren o nefis Türk Sineması. Hani binlerce kez izleyipte bıkmadıgımız 70 lerin Münir Ozkul'lu Adile Nasit'li filmleri gibi. Ammmaaaaa öyle harika mesajlar da veriyor ki anlatamam�� Camii Hocasıyla -Papaz'ın sahnesi mesela. Hiç batmıyor, kasmıyor ama mesajıda gayet net veriyor. Neyse detay anlatmayayım. Mutlaka gidip izleyin. BKM Necati Akpınar hep söylüyorum. Entertainment endüstrisinde kesinlikle dünya Çapında biryerler de Olmalı. Bu sektörde olupta bu kadar Hırs olmadan yasamak enteresan👏 Hem senarist hem de yönetmen BURAK AKSAK varyaaaa harika bir genç nesil sinemacı��Ondan gozunuzunu ayırmayın��Çünkü yeni nesil espri  ve zekasıyla daha cokkkkk işler yapacak. Hıkayenin ise ne nesli var ne de donemi. Böylesi hikaye her zaman insanın taaaa kalbinde olanı�� Sinema toplumların umududur .... " o Gemi Bir Gün Mutlaka Gelecek" Tebrikler  ve bol Şanslar ������
       #banamasalanlatma #BurakAksak #Sinema # Sosyoloji #Komedi #Yeni #Donem #Nostalji #Sıcak #Ask #Baba #Anne #Mahalle #Racon #Insan #Sahici #Sahane #Anlatım #Genc #Sanat #Oyuncu #BKM @bkmonline @bmasalanlatmafilm ����⭐️⭐️⭐️⭐️⭐️

8 Ocak 2015 Perşembe

NOT AFRAID & NOUS SOMMES TOUS CHARLIE HEBDO ....



       Paris'teki su vahim olaydan  yani dünden beri deliriyorum! Olaya üzüntüm tarifsiz.
 


   Ancak yanı sıra başka üzüntülerim daha var.
  1)Sosyal medya da saçma sapan paylaşımlar yapan celebrity karakterler sus pus oldular! Taaaakiii Cumhurbaskanı R.Tayyip Erdoğan ve Basbakan A.Davudoğlu'nun açıklamasına kadar. Bu kadar mı korkak olunur!!!??? Bu kadar mı yalak olunur. Hiç mi kendi duygun, fikrin yok. Ve illa bu duygunu, fikrinin Hukumetle aynı mı olması lazım???!!! ( arada çıkan birkaç ASLAN yüreklileri tenzi ediyorum.Mesela Cem Yılmaz, Cansel Elçin gibi)...

 2) Ahhhhhhhhhhhh su medya ahhhhh!!!! Kagıt gazete kafasıyla giden internet siteleri. Bu devirde bu kağnı yavaşlığı, bu ürkek kedi halleri ahhhhhhhhh!!!! Ve düşünüyorum aynısı bizde olsa, onlar böylemi yapardı?Basın-Düsünce-Demokrasi adına EVRENSELLIK ilke degilmidir medya da??? Eski usul dumanla bile haberlesilse olay daha hızla yansırdı.Bu devirde bu slow motion hal inanılır gibi değil!

3) Ah ah ahhhhhhh o Köse Yazarları. PES! Internet siteleri saatler sonra güncelleşirken , onlar kendi sitelerini bile takip etmiyorlar galiba.Baksanıza nerdeyse  3 gun geriden geliyorlar. Gulsem mi ağlasam mı bilemiyorum! Tabii son anda yazısına birkaç cümle ile müdahale edenler hariç.Vallahi  dış basın internet siteleri ve sosyal medya yazarlarından olayı anında takip ettik cok sükür.

4) Eşşek yüküyle para kazanan hiçbir köşe yazarının aldığı parayı eleştirmiyor.Hatta az bile buluyorum! Ama be kardeşim. Cok mu zor. Bugun ku yazıyı son anda iptal edip, yerine kafayı toplayamayıp yazamasan bile sırf su FOTOGRAFI yüklemek? Sakınnnnnnnnnn bana saat meselesi demeyin. Olay saati- baskı saatine de gayet uygun du!

5)Timing uygun olmasa kac yazar ??:)Bir medya patron olsam baskı bile olsa - yakardım O baskıyı. Nolacak ki????? Sizce bugun gazelerinizi eline alan kaç kişi heyecanla okudu?Kaç kişi tatmin oldu? Ortalık Paris'teki olayla yıkılırken, sosyal medya da hesabı olmayan kalmamışken ne kadar yeterliydi bugünkü baskılar?Doydumu sanıyorsunuz okuyucu?

6) Ve Sivil Toplum Orgutleri-Kuruluşları anıda niye organize olup olayı protesto etmezler?

7) Diyanetten açık bir tavır bekledim... Ama o da başkalarını beklemiş olacak ki.Anca geldi açıklama ...

8) Her iş için Anıtkabir'e yürüyenler. Buyrunnnnnnnnnnnn ....

9) Mühalif medya-yandaş medya-havuz medya  vs  kimse kim... Birkere de YAVUZ bir tavır sergileyip aynı tavrı gösteremez mi? Aynı fikir de , aynı duygu da olmak bu kadar kötü mü?

   Charlie Hebdo mizah dergisidir.
   Gülümsemek cok güzel, Ölüm ise acıdır. Ve bu ikiside EVRENSEL'dir.
   Gülümsemekten de KORKULMAZ....
  
 
   Türkiye'nin Müslüman bir ülke olarak alacağı tavır çok değerli.Terörün Dini olamaz!Devletin başı Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzre, toplumca cok NET tavır almalıyız. Yürüyüş,protesto vs ne gerekiyorsa. Hep birlikte....
     Çünkü burada asıl mesele ne İslam ne de Müslümanlık! Asıl mesele DEMOKRASİ'nin ilk şartı İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ'ne yapılan katliamdır. Ve DEMOKRASİNİN HALKI olamadan DEMOKRATİK ULUS-MİLLET olamayacağımızı unutmamalıyız....
     Üstelik bu tutum bizim diğer Müslüman ülkelerden farkımızı ortaya koyacaktır.
     NOUS SOMMES TOUS CHARLIE HEBDO ....

 Bugun hiç değilse 1 gazete simsiyah NOUS SOMMES TOUS CHARLIE HEBDO....diye çıkabilseydi keşke... Haberde basında en az gülmek ve ölmek kadar evrensel.......


P.S.: Yukardaki dövizi/görüntüyü yada grafiğimi ne derseniz adına ben Yaptım! Elimdeki tablet ve telefonla. 1 dk surmedi😜yani baskı makinam yada grafik tasarım vs elemanım yok😜 Sadece Fransızca ifade de yardım aldım:)

4 Ocak 2015 Pazar

MAHSUN VE MUCİZE .............

                                           AŞK MUCİZEDİR VE MUCİZELER AZİZDİR.............

      Gecenin 02.00 ın da biten son seans.Pek severim.
      Olalaaaa laaaaaa harika bir film izledim.MUCİZEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEE.......


     Mahsun Kırmızgül'ün bence kesin bir ''sineması'' var! Hiçççççççççççç cart curt etmesin kimse! Yok Mahsun mesaja boğuyor,yok Türkücüden sinemacı olur mu? Yok efendim vaktiyle vs vs sevgilisiydi diye.... Sanki sizin aşkta saçmaladığınız hiç olmadı?:)Aynaya bakın :) Valla ben de yalan yok:) Benim oldu:)))) Haydeeeeeeee  hiç kıskanmayın!





     Adam Si-Ne-Ma yapmış.NET!
     Bir kere sinema da ana mesaj ve yan mesajlar vardır.Yani mesaja boğmuyor.Ana mesajın etrafında aslanlar gibi yan mesajları var. Görselindeki özen, kadrajlar,mekan,dekor,kostüm,makyajlar yıkılırrrrrrrrrrr.........




  Oyunculuğa gelince. Oyyy oyyyy oyyyy kimi desem nasıl-nasıl desem??? Yemin ederim soluğum kesildi.Talat Bulut'mu desem, Meral Çetinkaya mı?Yok yokkkk Ali Sürmeli,yokk Seda Tosun,yokkk yaaaa Büşra Pekin, ayy yok Erdem Yener, aslında tabiki Şenay Gürler derim.Ne de olsa Fakülteden sınıf arkadaşım:) Ama ama ama durun!Mert Turak var ya o Mert Turak akıllara zararrrrrrr .........



    Kimse kusura bakmasın.Filmin konusunu yazacak değilim. Kasmayın!!!Adam gibi fesatlanmadan kompleksizce gidinnnn ve izleyin!
     Yanımda iki başörtülü orta yaş kadın vardı.En çokta kız isteme sahnesi,Kuran-ı Kerim,Bakara suresi sınavı konularında güldüler:)))
     Durum komedisi,bu döneme aslanlar gibi tokat atmalar,Dini bilgileri sorgulamanın bir noktadan sonra komedisi,gelenekler,dağlar,dağlardaki insanlar,kendi hukuğunu yaratan insanlar.İnsanlar İnsanlarrrrrrr....
      Acayip bir İNSAN Hikayesi...
     Bölgenin kültürü mültürü, yok doğa koşulları, yok 1960 ihtilali Türkiyesi diye yazacaklar çizecekler.Doğrudur.Evet bir dönem filmi, evet Doğu'nun mahrumiyeti,doğanın acımasız koşulları,engelli insanlar,hayvan sevgisi işlenmiş.Ama asla DEJAVU duygusu vermiyor.Çünkü AŞKIN ve SEVGİNİN ne Dönemi-ne Bedeni-nede Bölgesi var.Ve AŞKIN aşamayacağı engel yok.
    Sinema dan az önce geldim ve O heyecanla yazıyorum.Kendimi Mizgin ve Aziz hikayesini baştan sona yazmamak için zorrrrrrrrrrr tutuyorum.
     Ama yazmış bulunuyorum:)
    Şimdi intenette baktım. Mizgin,Kürtçe Müjde demekmiş.
    Aziz&Mizgin...
    Müjdenin Azizliği yada Mucizenin ne kadar Aziz olduğunu .Aslında sevginin ULU bir duygu olduğunu hiç unutmamak lazım....
      Bir filmi en son alkışladığımda galiba 7 yaşımdaydım.İzmir Şirinyer Emek Sinemasın da. Tarık Akan ve Necla Nazır'ın o şemsiyenin garabetinden kurtulup da , aşıkların birbirine kavuşutuğunu görünce..... Ben de pekkkkkk mutlu olup alkışlamıştım.Filmin duygusunu almak için illa yetişkin olmaya gerek yoktu.Çocuk aklımla duyguyu almış ve DELİSİN filmini alkışlamıştım.
    Sonra uzun yıllar alkışlamayı çok isteyip salak salak kendimi tutuğumu fark ettim.Taaaaaaaa ki bu geceye dek.
     Ve bu gece MUCİZEYİ aslanlar gibi alışladım.Aman Tanrım o da ne?:) Meğer salon benim delicesine tavrımı bekliyormuş:) Alıştan yıkıldı ortalık:))))
     AŞK MUCİZEDİR VE MUCİZELER AZİZDİR.........
      Filmin başında ''Gerçek Bir Hikaye'' ifadesi aklımdan geldikçe... Of offfffffff bu gece uyku bana biraz zor -zor-zorrrrrrrrrrr........


***************************

      Hıııııı buarada unutmadan tabiki ben 1 filmle yetinmem! Bir önceki seans ''Before I Go To Sleep'' izledim.
   

    Valla zihnin insana yapamacağı yok. Nicole Kidman , Colin Firth harikalar yaratmış. Azıcık tırstım tabii. Feci bir konusu var. S. J. Watson'ın romanından uyarlama. Buara roman uyarlamasına takan ABD sinaması çokta enteresan gelmiyor:)Yönetmen Rowan Joffe  arkasına olağanüstü prodüksiyonu almış,harikalar yaratmış. Mark Strong'u yakın takibe aldım.Hoş adam :)