22 Şubat 2015 Pazar

NE OSCAR'ı BEHHHH!!!:)


      Hayatımdaki önem sırası...
      Malum gündemle elbetteki bazı şeyleri öteledim!!!
      İzlediğim filmleri yazmayı bile canım istemedi!!!
     Ama gayret etmek, mücadele etmek, ayakta kalmak, DİK durmak zorundayız!!!

      Bu gece de Oscar Törenleri varken, son dönemde izlediklerimi şöyle bir yazayım dedim.Entellektüel uslubla yazılan analizleri elbetteki okuyorum. Fakat ben, filmlerin üzerimdeki etkisini çok hayatımın içine aldığımdan mı nedir? Hiç öyle yazmak içimden gelmiyor.
     Neyse geçen haftadan başlıyayım.
     #Özgecan Aslan olayıyla ''Toplumca'' sarsılan ruhumuz, fena halde akıl durgunluğu yaşayanları da görünce YETERRRRRR dedi. Başka toplumlara sinema denen olağanüstü sanat-iletişim aracılığla bakmak biraz olsun tenefüse çıkmak mıydı? Bilemiyorum ama.....
     Şuna çok eminim. Her toplumda acıyan yerler de , kanayan yaralar da çok benziyor. Hatta sanki aynı. Bu çok normal. Sadece olaylara yaklaşım DEĞERLERİ belirliyor.
    Ama nihayetinde  ''Hepimiz İNSANIZ.''

***************************
      Lafa çok dikkatimi çeken ANNE meselesinden gireceğim. Anlamadım nedir bu Amerikan sinemasında vefat eden ANNE den  dolayı altbilinç karmaşası.
      Elbette ki Anne kaybı korkunç acı, elbette ki altbilinçte çok şeyi tetikler. Benim demek istediğim; buan Oscar'a aday olanlardan WİLD(Yaban) ve Still ALICE'de işlenen buydu.


 
      Wild(Yaban) Cheryl Strayed'in romanından uyarlama . Madde bağımlığına kadar dibe vurmuş genç bir kadının, arınmak adına yaptığı uzun ve zorluğu doğa yürüyüşü.Flashbacklerdeki fluluklar bunun bir zihin mücadelesi olduğunu da anlatıyor. Kaybettiği annesinden dolayı aldığı yarayı betimliyor.Reese Witherspoon bu filmle, En İyi Kadın Oyuncu adayı. Ne yalan söylüyeyim, filme bayılmadım!
     R.Witherspoon'un oyunculuğu da aday olacak kadar şahane değil. Ama Hollywood Endüstrisi denen zeka çokkkkkkkkkkk ayrıntılı işliyor. Uyuşturucuyla mücadele de dolaylı anlatım kullanmak ancak bu kadar başarılı olabilir.  Bu film o bakış açısı ile muazam da denebilir:) İşte altını çiziyorum!



     STILL ALICE nasıl olurda UNUTMA BENİ diye tercüme edilir . Allahım yaaaaaaa:)
    Neyse bu senenin ennnnn gazlanmış filmlerinden biri bu!  Dilbilim Profesörü kadının Alzheimer hastalığının ilk devresinde ve hastalık sürecini izliyoruz. Alice Howland (Julianne Moore) ' un oynadığı karakter sıksık altbilinç flashbackleriyle ANNE kaybını yine fluluklarla görüyoruz. Hıııııııı anlıyoruz ki ANNESİNİ acı bir kazada kaybetmiş. Ve zihin acısını unutmak üzre, ona oyun oynuyor. Hayatını kolalaştırmak adına üç çocugu ve eşinin  mücadelesine hayran falan da kalmıyorsunuz. Ne bileyim yada ben kalmadım. Hatta bol bol Apple ve Pinkberry Yoğurtlarını ürün yerleştirmesi olan sahneler de gülme geldi:) İnsanın bu kadar gözüne sokulmaz ki. O kadar ki film arasından sonra salonda en az 20 kişi kaçık kaşık yoğurt yiyordu:)
      Oscar ' a En İyi Kadın Oyuncu adayı gösterilen Julianne Moore'a itirazım var! Bu filmle adaylık hııııı çok zorlama oluyor. Maps to the Stars ' da çok çok daha iyiydi. Ama dediğim gibi buara
 '' MUMMY '' takıntısı olan Hollywood'un altbilincinde var birşey ama , ne?
Alzheimer hastalığı denince hiçççççççççççç kimse kusura bakmasın benim hitim:
ÇAĞAN IRMAK'ın '' UNUTURSAM FISILDA '' filmi. Konuya yaklaşımı, işleyişi, flashbacklerdeki ''devamlılık'' özeni, geçişler, kostüm, müzik, kurgu.... Vallahi her anlamda mükemmel bir film. Hele de o OYUNCULUK . Hem de herbiri ayrı ayrı .Julian Moor'un karsısında oynayan herkes tırttt. Ama Hümeyra'ya eşlik edenlere bakarmısınız? Hangisini soylemeli?:) Işıl Yücesoy'mu, Farah Zeynep Abdullah mı, ya Mehmet Günsur .....Offff ki ne offfff !
Mesele bu hastalık üzerinden yapılan filmlere ödülse, değil Oscar'ı hiçbir ödülü kimselere kaptırmayacak tek kadın HÜMEYRA.
 
 
    Birde Still Alice de mevzudan dolayı aile bireylerinin tutumu, kadının kendine bilinçli yaklaşımı var yaaaaa . Eeeee bizim Burçin Orhon'un anlattıkları. Koy kamera çek ! Al sana Still Burçin filmi.
    Sevmiyorum bu Oscar'ın dayatmalarını!!!
    Mevzu buysa eğer, benim kalbimin Oscar'ı elbetteki Burçin Orhon'a ....

**********************
    SELMA ( Özgürlük Yürüyüşü) : Daha fi,lm başlıyor hoppppp nefesinizi tutuyor ve çok sahnede aman Allahım, eeeee sanki aynısı bizde varrrrr gibi diyorsunuz.

 
   ''1965'te Alabama eyaletinin Selma kentinden eyalet başkentine giden 87 km'lik bir yol vardı. Bu yolda o dönem ABD tarihine geçen üç protesto yürüyüşü gerçekleştirildi. Martin Luther King'in öncülük ettiği bu yürüyüşler, kamuoyunu harekete geçirdi ve dönemin ABD Başkanı Johnson Oy Hakkı Kanunu konusunda köşeye sıkıştı. Nihayetinde protestolar etkili oldu ve kanun çıktı.''
     Diye birçok yerde konusu özetlenen film valla hiçte o kadar basit değil. Birkere yönetömeni genç bir sinemacı KADIN!Ava Duvernay. İlk yönettiği filmi ve çok başarılı. Oyunculuklar yıkılıyorrrrrrrrrrrrrr. Mesajlar sahneler, yıldırma politikaları, şantaj kasetleri,tapeler vırvırvırrrrrrr hepsi acayip iyi işlenmiş.
    Ama benim vurulduğum bir sahne var kiiiiiiiiiiii İŞTE BU BEHHHH dedirtiyor!
    27 yaşındaki Jimmie Lee Jackson'ın polis tarafından ölümüyle iyice tetiklenen bu direniş çok şey çağrıştırdı. Dr. Martin Luther King 'in Başkana :''Bir Beyaz öldüğünde taziye mesajınız var, ama Jimmie siyah diye mi yok?'' dialogu kafama çivi gibi çakıldı. İnanın Gezi Parkı başta olmak üzre çokca mevzuda kendimizle özdeşleştirebileceğimiz muhteşem bir film. SELMA'yı görmediyseniz sakın kaçırmayın!
    https://www.youtube.com/watch?v=HEFRPLM0nEA
    Bu gece Oscar 'da hiç bir ödül almasa bile müzikte banko olacağı kesin kesin kesinnnnn!!!!!!
   
       American Sniper( Keskin Nişancı )


 Aman yaaaa çok berbat bir film. Valla açıkça yazıyorum sakın gitmeyin. Bradley Cooper oğlummm yaaa sen naptın öyle ? Diyesim geldi.  American Hustle de bile çok çok iyiydi. Bu film aptal bir ABD propagandasından öte değil. Hııııı anladık kesin nişancı psikolojisi işlenmiş hesapta. Ama tırtttt! LEON filminde Jean Reno'yu bu konuda tek geçerim!!!!
  
  
  
            Enigma - The Imitation Game


     Ve Allahhhhhhhhımmmmmmm sana geliyorum diyorum. Koca koca puntoyla yazsam da coşkumu anlatamam.Olamaz olamaz böyle bir muhteşem film olamazzzzzzzz .
      Ünlü İngiliz matematikçi Alan Turing ve ekibi, Nazilerin kullandığı Enigma adlı şifreyi kırmak için, modern bilgisayarların büyük babası denilebilecek bir makine tasarlamasının etrafında dönen olaylar. Amaaaaa ne olaylar . Ay yokkkk yok hangi birisini yazsam.
      Alan Turing'i canlandıran o Benedict Cumberbatch varya o var ya oooooooooooooooooooooo ! Pes diyorum arkadaş.
       Bir matematik dehasının zihni bu kadar iyimi insan yüzüne yansıtılır. O kaygı , o gizli özel yanını bu kadarmı gizeme bürünerek perdeye yanıtabilir bi oyuncu. Keira Knightley son dönemde en en en iyi kadın oyuncu. Bu kadar mı gerçekçi olur .
       Turing'in Hitlerin Enigma makinasının şifresini kırmak için icat ettiği makinanın ismi Christopher. Turing okul yıllarındaki , ilk ve en büyük aşkı. Evet Christopher bir erkek ismi. Ve evet Turing eşcinsel. Fakat bunu öylesine saklamak zorunda kalıyor ki. Filmde ki tek kadın karakter K.Knightley'le nişanlanmaya kadar gidiyor. Ve ekip işini tamamlatıp savaşın kaderini değiştirdikten sonra, nişanlısına durumunu açıklayan Turing'in hikayesi muthiş.
    Yaptığı böylesi icada rağmen, eşcinsel olduğu için ahlaksızlıkla suçlayan İngiliz Hükümeti onu yargılıyor. Asıl dramatik olansa verdikleri ceza. Hadım etmek adına verilen hormon ilaçlarıyla büyük acılar çeken Turing sonunda siyanürle intihar ediyor.
      Filmin bir yerinde ekibe hep antipatik geldiği için aksaklıklar yaşayan Turing'in durumu düzeltmek amacıyla ''elma'' armağan ettiği sahne var. İşte o sahne de eğer algınız açıksa uzayan bunca yol sonrasın da APPLE ı ve tabii Steve Jobs'u görebilirsiniz.
      Apple logosundaki tek ısırıklı o elmanın, Turing'in ölmesine sebep o siyanürlü elma olduğunu anlamamak elde mi?
      Hele de şuanki CEO'su Tim Cook'un : ''Gay olmaktan gurur duyuyorum'' açıklamasını anımsayınca. Koskoca Apple'in Turing efsanesine selam çakmasına ayrıca saygı duymamak mümkün değil.
      Oscar gecesinde bu film çok ödülle dönmeliiiiiiiiiiiiii!!!!!!!!!!!
      Turing'le muhteşem bir manifestoyuda hayatıma kattım. Aslında zaman zaman bildiğim, ama bu şekilde dillendirmeyi akıl edemediğim o harika cümlesi :
 ''Bazen kimsenin hayal edemediği şeyleri yapan insanlar, kimsenin ummadığı insanlardır''
      Tüm umulmayan insanlara, garaj çocuklarına burdan selam olsun.
       Hayaller gerçeğe giden en akıllı yolculuktur.....
************
    Hayde adet yerini bulsun Oscar Gecesi için kısa bir tahmin. Benim Filmin The Imitation Game- Enigma. Ama The Grand Budapest Hotel de ödül alsın isterim. Bridman ve Boyhood'u nasıl değerlendirecekler bilemiyorum. O iki film için uzun bir yazı yazacağım işte bunu çokkkk iyi biliyorum:)
     Michel Keaton ve  Benedict Cumberbatch  arasında en iyi erkek oyuncu kararımı veremedim. Ammaaa en iyi yardımcı erkek oyuncuda J.K.Simson Whiplash'te ki rolüyle almazsa vallahi çok bozulurum. Ayrıca Whiplash için başka başka ödüllerde olmalı. En iyi yabancı sinema Timbuktu ve Leviathan arasında gidip geliyorum. Ruslar - Afrikalılar fena halde sinema endüstrisini sallıyor ! Buda en iddialı lafımdır!Ahtııımmmm olsun!
    Buarada şu dedikoduyu yapmadan geçemeyeceğim. Jennifer Lawrence düşmeden iki ayağının üzerinde taytay durabilirse ne ala, zira onu çoktan geçmiş bir yıldız geliyor ki ahanda yazdım buraya: Keira Knightley . Oturun ve seyredin :)
   Her yıl şöyle bir bakar, sonra yatar uyurum dediğim işte bir Oscar gecesi. Ve sonunda uykusuz gecenin sabahı....
    ''Velhasıl kelam, Entertainment denen o endüstriyi hala en iyi Hollywood yapıyor arkadaş'' diyerek 06.00 da edilen kahvaltı.

NOT: Bu bir Oscar değerlendirme yazısı falan değildir. Ben kafama göre takılıyorum. bilginiz olsun....
 
  
   

      
   

 

  

    

Hiç yorum yok: